Spread the love

Son yıllarda gittikçe hareketsizleşen insan hayatında kas, eklem, dolaşım ve yağ sorunları gittikçe büyüyor. Gelişen teknoloji, artan nüfus ve imkanlar sayesinde oturduğumuz yerde erişim alanımız neredeyse sınırsıza yaklaşmışken, fiziksel manada hareket etmek daha da zor gelmeye başladı hepimize. Büyüyen şehirler, küçülen yeşil alanlar, denize mesafelerin artışı, ulaşım ağının genişlemesi, kat edilen yolların trafik kaosu ile bizden gittikçe daha da uzaklaşması hepimizin standart mazereti haline geldi. Konfor kelimesi son günlerde kalıptan kalıba girip hayatımızda mütemadiyen eksikliğini hissettiğimiz, peşinden koşup durduğumuz bir küçük şeytan haline gelirken stres, hayatımızda büyüyerek yankılanmaya devam ediyor. Peki bu “stres ve konfor alanları”nın kilo kontrolünde bize etkisi nedir?

Konfor alanları temelde bizim güvende hissettiğimiz alanlardır. Bu alanların her zaman gül bahçesi kıvamında olması şart değildir. Aksine kaotik ve stresli ya da korkutucu bir alan da olabilir. Temelde konfor alanını “bizim için konforlu” yapan unsur o alanın tüm dinamiğine hakim olmamız ve her olasılık köşesini biliyor olmamızdır. Günümüzde insanların geneli konfor alanı olarak kendilerine stresli, kaotik, harekete geçirici, uyarıcı alanlar yaratıyorlar. Bunun sebebi insanın, hayatında git gide harekete geçmekteki zorlanışıdır. Aslında “belli oranda stres” hepimiz için sağlıklıdır lakin üzücüdür ki günümüzün yaşam çeşitsizliğinde, bu stresli konfor alanlarının insana etkisi harekete geçirici unsur olmanın olumsuz manada ötesine geçmiş vaziyettedir. Sinan Canan IFA-I kitabında konudan şöyle bahseder;

“Biyolojik bir sistem, stresle karşılaştığı zaman bir şekilde gelişmek ve iyileşmek zorunda kalır yahut buna yönelik bir çalışma moduna” geçmeye mi çalışır. “Küçük stresler” “harekete geçirici” bir işlev görür. Böyle küçük stresler bizi karşı yönde davranış üretmeye ve o sorunu çözmeye zorlar. Aynı zamanda bedenin içsel çalışma mekanizmaları da genellikle bu tip durumlarda özel bir savunma durumuna geçerek eldeki tüm kaynakları daha verimli ve farklı kullanmanın yollarını keşfeder.”

Yani stresli konfor alanlarına olan bağımlılık insan beyninin bitmeyen bir hayatta kalma savaşında olduğunu zannetmesine ve sürekli kendini koruma haline olmasına sebep olabilir. Stres unsuru kilo sorunları yaşayan bireylerin uyguladıkları diyetlerden, tam da bu sebeple daha büyük önem oluşturuyor. Kişi eğer yemek yemeği, hareketsizliği, durağanlığı, faydasız ama kolay ulaşabildiği yemekleri, düzensiz yemek yemeği, uykusuz geceleri, kontrolsüz kafein tüketimini kendi hayatında bir konfor alanı olarak belirlediyse, orada güvende ve rahat hissediyorsa bu alanın dışına çıkmak ona huzursuz ve tehdit edilmiş hissettirir. Nasıl zaman bulacağım, nasıl yapacağım, oraya nasıl yetişeceğim, onsuz nasıl yapacağım, yerine ne koyacağım, devam edemediğimde her şey boşa mı gidecek ve bunlar gibi bir çok soru stres seviyesini farkında bile olmadan arttırmaya yeterli olabilir. Peki diyet yaparken stres ve konfor alanı yönetimi daha kolay nasıl yapabiliriz?

Sanılanın aksine diyet temelde zihinsel ve psikolojik bir süreç. Kişinin önce bedeninde/hayatında gerçekleştirmeyi istediği değişikliği ne sebeple arzu ettiğini idrak etmesi sürecin en önemli başlangıç adımı çünkü tutunulması gereken motivasyon tam da bu nokta. Çevremizden aldığımız etkilerle hareket etmek kişiyi yüksek bir tepeden yuvarlanan taş misali yokuşun bitişinde güçsüz bırakacaktır. Kişi eğer bu yolculuğa “daha iyi, sağlıklı, mutlu bir ben” için çıkıyor ise işi nispetle daha kolay çünkü dönüşüm daha az sancılı ve daha keyifli olacaktır. Bu sebeple diyet uygularken stres seviyemizi minimum seviyede tutmak, hangi diyeti uyguluyor olursak olalım, dönüşümü kolaylaştıran en temel unsur. Stresi kontrol altına almak demek metabolizmanızın sizinle savaşının önüne geçmesi demek; Stressiz bir zihne geçiş demek, savaşçı bir bedenden barışçıl bir bedene geçiş demek. Barışçıl zihin, barışçıl beden 🙂

Diyet yaparken stresi minimumda tutmak için öncelikle konfor alanlarınızı iyi tanımak elzem zira bu, direncinizin kırılmaması için alabileceğiniz önlemleri, kendinizi nereye kadar esnetebileceğinizi ve kırmızı çizgilerinizin neler olduğunu anlamanızı sağlayacaktır. Kulağa son derece sade gelebilir ama farkındalık ve kendini kabul bir diyetin başarısını arttıran en önemli öğedir.

Bir başka önemli etken ise diyetin sadece yiyecek ve içecekten ibaret olmadığının bilincinde olmaktır. Diyet uygulamanızı hareket, stres yönetimi ve sağlıklı yaşam seçimleriniz ile desteklemek sizi uzun vadede bir ömür boyu diyetlere duyacağınız ihtiyaçtan kurtarır. Spor yapacak vaktiniz olmadığına inandığınız konfor alanınızı fark ettiğinizde, hareket etmeye olan direncinizi de görerek, kısa zaman dilimleri, kısa mesafeler, hafif egzersizler, bedenin aktif olduğu etkinlik/hobiler ile başlamayı seçebilirsiniz. Alışık olmadığınız sert bir tempoda harekete başlayıp bedeninize “eyvah” dedirterek savaş modunuzu aktif etmek yerine bedeninizle tatlı tatlı dans ederek, onu alıştırarak onunla barışı sağlayabilirsiniz.

İnsanların diyet uygulamalarında en çok zorlandıklarını hissettikleri bir başka konu da alışkanlık haline gelen yiyecek ve içecekler. Bu yiyecek içeceklerin yerine neleri koyabileceğinizi öğrenmek, belki bu konuda bir uzmandan danışmanlık almak size fayda sağlayacaktır. Bazen bazı yiyecek ve içeceklere o kadar tutkun oluruz ki onlarla gizli gizli buluşmalara devam eder, kendimizi kandırırız. İşte bu nokta tüm diyetler için kırılma noktasıdır. Şu ana kadar paylaştığım tüm etkenler için ve özellikle tutkun olduğumuz yiyecek içecekler için daha da çok, ayrılmakta çok zorlandığınızı hissediyorsanız, tutku bağımlılığa göz kırpmaya başladıysa, konfor alanlarınızdan bir anda ayrılmamanızı öneririm. Konfor alanlarınız dışına çıktığınızda krizler, başa dönüşler, motivasyon yıkımları yaşıyorsanız kendiniz için yapabileceğiniz en doğru hareket, “sade”ce aranızdaki ilişkiyi düzenlemek, katı olmayan sınırlar koymaktır. Buluşmalarınızın günleri, saatleri ve dozlarının olması size yardımcı olacaktır. Tutkun olduğunuz konfor alanlarınızı kademeli olarak ve yumuşak geçişlerle daha sağlıklı konfor alanlarına dönüştürün, acelesiz, telaşsız, ,keyfini alarak ve en önemlisi farkındalıkla.

Son olarak kendinize uygun diyeti seçin. Vejetaryen iseniz protein bazlı bir diyet yapmayacağınız gibi açlığa dayanıklı değilseniz aralıklı oruç diyetini yaparak bedeninizi zorlamayın. İnsan hayatında dönüşümün temel anahtarı sürdürülebilir, uygulanabilir ve faydalı olmasıdır. Uygulamayı planladığınız diyet ile ilgili doktorunuzdan ya da bir uzmandan muhakkak fikir alın. Yoldayken daima kazanımlarınıza odaklanın. Bir konuda kendini zorunda hissetmek insanın daha yoksun ya da mahkum hissetmesine yol açar. Yeme-içme konusunda konfor alanlarınızı iyi analiz ederek, kilo kontrolü konusundaki stresinizi en az düzeye getirebildiğinizde diyet diyet gezmeden, “sade”ce düzenli ve doğru beslenerek konfor alanlarınız ile birlikte vücudunuzu da kolaylıkla dönüştürebileceğinizi göreceksiniz.

Şifa olsun.
Firuze

Bir cevap yazın